"Günün birinde hekimlerin dikkatlerini düşlerin “psikolojisi”nin yanı sıra “psikopatolojisi”ne de yöneltmek zorunda kalacakları konusunda hiç kuşku yoktur."
S. Freud
Eski dönemde rüyalar büyücülük ve kehanetle ilişkilendirilir, geleceğe dair bilgiler verdiği verdiği düşünülürdü. Ancak günümüzde anlıyoruz ki rüyalarımız bize geceğe dair değil geçmişe dair bir şeyler anlatmaya çalışıyor ve psikolojik olarak anlamlandırılabilen inceleme alanları oluşturuyor.
Uyku en basit haliyle kişinin geçici biliçsizlik hali olarak ifade edilebilir. Uyku halindeyken zihin kendini dış dünyaya kapatılır. Zihin uyumaz ancak uyku koşulları uyanıklık koşullarından daha farklıdır bu koşullar sonucu rüyalar oluşur. Günümüzde en kabul gören görüş bilinçdışımızda bastırılan düşüncelerin rüya yoluya ortaya çıktığıdır. Ancak her görüğümüz rüya bir anlam ifade etmeyebilir. Mesela korku filmi izleyip çok etkilendiyseniz bunu rüyanızda görebilirsiniz, burada anlamlar aramak yersiz olacaktır.
Peki rüyalar bize ne anlatmaya çalışıyor?
Rüyalar kişinin hayatına dair içerikleri barındırmalarının yanında, kişinin yaşağı sorunlar ve onlarla başa çıkma yöntemlerine dair mesajlar da veriyor. Örneğin kabuslar ya da tekrar eden rüyaların bireyin ruh hali, nevroz, kaygı, depresyon ve stresli durumu ile bağlantılı olduğu düşünülüyor. Ayrıca kaçınmacı bağlanma geliştiren bireylerin rüyalarında kaçma isteği, kaygılı bağlanan bireylerin rüyalarında yakınlık isteği ön plana çıkar. “İronik Kontrol Teorisi (İronic Control Theory)”de bastırılan düşüncelerin rüyada gün yüzüne çıkma olasılığını arttığını savunur. Düşüncelerimizi bastırmamızı sağlayan yüksek kontrol mekanizması uyku halinde kaybolur. Zihni felce uğratan uyku hali, yüksek kontrol mekanizmamızı yani zihin kontrolümüzü elimizden alarak bastırılan düşüncleri veya kaygıları rüyalarımızla ortaya çıkarır. Yapılan bir araştırmada bir gruba yatmadan önce istenmeyen düşüncelerini bastırması istenmiş ve bastıran düşüncenin rüyada ortaya çıktığı görülmüştür. Başka bir çalışmada ise sigarayı bırakamaya çalışan bireylerin rüya içeriklerinin büyük çoğunluğunun bununla ilgili olduğu görülmüş. Obsesif Kompulsif bozukluğa sahip bireylerin rüyalarında sıklıkla kompulsyonla ilgili, sosyal fobi rahatsızlığına sahip bireylerin rüyalarındaysa sıklıkla erken dönem çocukluk travmaları, psikososyal işlev bozukluğu ve etkili olmayan başa çıkma öyküleri olan içerkler, Şizofreni tanısına sahip bireylerin rüya temalarında ise şizofreni olmayanlara göre göre daha basit, ayrıntılı olmayan, duygudan yoksun veya fakir, diğer içeriğinde kendisinin olduğu, normallikten uzak, olumsuz ve saldırgan içerikler gözlemlenmiştir.
Freud rüyaların yorumlanmasını 2 temel yöntemle açıklar; biri simgesel yorumlama yani, rüyayı daha anlamlı olan içeriğe yerleştirmeye çalışmak, diğeriyse şifre çözümleme denilen rüya içeriğini bireyin kişisel deneyimleri üzerinden yorumlama yöntemi. Şifre çözme yönteminde rüya bütün şekilde yorumlanmaz, parçalar arası bağlantılar değerlendirilir.
Her ne kadar günümüzde rüyalar ile ilgili bazı yorumlamalar yapabiliyor olsak da rüyaların gizemi hala tartışmalı ve tam anlamıyla çözülmüş değil. Rüyları yorumlarken önemsenmesi gereken nokta kişinin yaşam deneyimleri ve rüyaları asındaki bağlantıdır, bu bağlantı kurulursa rüyaları yorumlamak bilinçdışımızla ilgili önemli ipuçları verecektir.
KAYNAKÇA
Güven, E. (2015). Rüyaların Dili: Psikolojide Rüya Çalışmaları. Türk Psikoloji Yazıları, 18 (36), 15-25.
Yorumlar
Yorum Gönder