Ana içeriğe atla

ANKSİYETE VE ANKSİYETE İLE BAŞ ETME


Anksiyete, bir diğer adıyla kaygı hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Hızla değişen ve gelişen dünyaya zaman zaman ayak uydurmakta ve bazen de kabullenmekte güçlük çekiyoruz. Gelecek planları, stres, kariyer hedefleri ve daha birçoğu endişemizi yoğun yaşamamıza sebep oluyor. Doğamız gereği kendimizi güvende hisstemek isteriz ancak hissedemezsek beynimiz bu durumlara birtakım doğal tepkiler verir. Her insan biriciktir, herkesin yaşam deneyimleri farklıdır, tam da bu sebeple verdiğimiz tepkiler bir başkasından çok
farklı olabilir.

Korku dediğimiz duygu bize atalarımızdan mirastır ve yaşamımız için hayati değer taşır, tehlikeyi haber verir, somuttur, nesneldir ve sebebi bellidir, akut (aniden gelişen ve kaybolan) bir durumdur, 'o anda' yaşanılır ve tehdit geçtiğinde kaybolur. 

Anksiyetenin normalliğini anlayabilmemiz için yaşanılan durumla verilen tepkinin orantılı olup olmadığına bakarız. Ankisyetede verilen tepki özneldir, yaşanılan olayla orantılı değildir hatta bazı durumlarda ortada gözle görülebilen belli bir olay dahi olmaz. Anksiyete korkunun aksine kronik yani süregelen bir durumdur. Tehlike beklentisidir, nasıl veya ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve hatta belki de gerçekleşmesi muhtemel dahi olmayan durumlara karşı duyulan yoğun endişedir. Kişi için nedeni belirsiz ya da tartışmalıdır. Ancak anksiyetinin temel nedeni bastırılmış, reddedilmiş veya zamanında yaşanmamış duygulardır. Yok sayılan duygular kişinin normal zamanda bile kaygılı hissetmesine sebebep olur.  İlgili detayları Duyguları Kabullenmek: Kabul ve Kararlılık Terapisi başlıklı yazımızda konuşmuştuk. 

Anksiyete yaşayan bireylerde bazı belirtiler görülür bunlar: Sinirlik hali, konsantrasyon bozukluğu, uyaranlara hassasiyet, kalp atışının hızlanması, nefes almada güçlük ve hızlı nefes alıp verme, mide bulantısı, baş dönmesi, baş ağrısıdır ve ağız kuruluğu. Anksiyete atağı yaşan kişiye yaklaşırken oldukça hassas olmak gerekir "Sakin ol", "Fazla abartıyorsun" gibi cümleler yarardan ziyade zarara neden olacaktır. Kaygı yaşayan kişinin yanında sakin kalmak, onu anladığınızı belli etmek ve yanında olduğunuzu hissettirmek oldukça önemlidir. 

Kaygılı hissetmek insanın doğasında vardır bu sebeple kaygılanmayın, stresi hayatınızdan çıkarın gibi imkansız cümleler söylemek yersiz olacaktır. Burada önemli olan kaygıyı yönetebilmektir. Yapılan çalışmalar sonucunda sağlıklı beslenme, nefes egzersizleri, meditasyon ve yoganın kaygıyı azaltmada olumlu etkisi olduğunu görülmüştür. Yukarıda da söylediğimiz gibi her insan faklıdır bu sebeple herkese iyi gelen yöntemler de farklı olacaktır kendinize iyi gelen baş eteme stratejileri bulmalısınız. Anksiyete işlevselliğinizi etkileyecek düzeydeyse mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.



KAYNAKÇA

Özakkaş, T. (2014). Anksiyete Bozuklukları ve Tedavisi. Psikoterapi Enstitüsü Yanınları, No:2 

Şahin, M. (2019). Korku, Kaygı Ve Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları. Avrasya Sosyal Ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 6(10), 117-135.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

RÜYALAR BİZE NE ANLATIYOR?

"Günün birinde hekimlerin dikkatlerini düşlerin “psikolojisi”nin yanı sıra “psikopatolojisi”ne de yöneltmek zorunda kalacakları konusunda hiç kuşku yoktur." S. Freud Eski dönemde rüyalar büyücülük ve kehanetle ilişkilendirilir, geleceğe dair bilgiler verdiği verdiği düşünülürdü. Ancak günümüzde anlıyoruz ki rüyalarımız bize geceğe dair değil geçmişe dair bir şeyler anlatmaya çalışıyor ve psikolojik olarak anlamlandırılabilen inceleme alanları oluşturuyor. Uyku en basit haliyle kişinin geçici biliçsizlik hali olarak ifade edilebilir. Uyku halindeyken zihin kendini dış dünyaya kapatılır. Zihin uyumaz ancak uyku koşulları uyanıklık koşullarından daha farklıdır bu koşullar sonucu rüyalar oluşur. Günümüzde en kabul gören görüş bilinçdışımızda bastırılan düşüncelerin rüya yoluya ortaya çıktığıdır. Ancak her görüğümüz rüya bir anlam ifade etmeyebilir. Mesela korku filmi izleyip çok etkilendiyseniz bunu rüyanızda görebilirsiniz, burada anlamlar aramak yersiz olacaktır.  Peki rüyalar ...

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB)

"Ütünün fişini çekmiş miydim?", "Kapıyı kitledim mi?", "Ocağın altını açık mı bıraktım?" Bu tarz endişeleri yaşamayan yoktur. Obsesif kompulsif bozukluk'da bu endişeler şiddetli olarak yaşanır, OKB'nin bireyde hastalık olarak değerlendirilebilmesi için bu düşüncelerin kişin hayatını ele geçirmesi ve işlevselliğini etkilemesi gerekir. Örneğin OKB tanısı almış bir kişi dışarı çıkacağı zaman kapıyı kitlediğinden emin olamaz ve defalarca kapıyı kontrol etmek için geri döner, bu tekrar o kadar uzar ki gideceği bulaşamaya geç kalır ya da hiç gidemez. Obsesyon istenmeyen, rahatsız edici, gerçeklikten uzak düşünce ve görüntülerin kişinin zihninde tekrar etmesi ve bu düşünce veya imgelerin zihninden atamaması olarak tanımlanabilir. Bu düşüncelerden dolayı kişi suçluluk veya rahatsızlık hisseder, yoğun bir kaygı yaşar. Kompulsiyon ise bu rahatsız edici düşüncelerden kurtulmak için yapılan birtakım ritüeller yani tekrarlayıcı davranışlardır. Örneğin elinin pi...

KEDİLERİN İNSAN PSİKOLOJİSİ VE BEDEN SAĞLIĞINA ETKİSİ

Kedi şüphesiz ülkemizde en sevilen hayvanlardandır. Öyle ki yurtdışında İstanbul kedileriyle ünlüdür. Son yapılan araştırmalar sonucundaysa kedilerin anavatnının Anadolu olduğu keşfedildi. Gerek yaptıkları şirinliklerle gerek ilginç davranışlarıyla olsun insanlara kendini sevdirmeyi hatta yaşadıkları evin bir ferdi olmayı kolayca başarırlar. Bu zamana kadar kedi almayı düşünmediyseniz ya da şüpheleriniz varsa burada saydıklarımız karar vermenize destek olacaktır.  Peki kedilerin insan psikolojisi ve beden sağlığı üzerinde nasıl etkileri bulunur? Gelin biraz bunu konuşalım. Kediler bulundukları ortamdaki gerginliği alarak sıcak bir atmosfere çevirirler. sevildiğini anlayarak bu sevgiye karşılık verirler ve sahipleriyle duygusal bir bağ oluştururlar. " Benim annem/babam kedi sevmiyordu şimdi hepmizden çok seviyor" cümlesi hiç birimizin yabancı olmadığı bir cümle olsa gerek. Kedi sevmeyen insanlar kedilerle kısa bir süre vakit geçirdikten sonra onlarla duygusal bağ kurarlar. Hi...