Anksiyete, bir diğer adıyla kaygı hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Hızla değişen ve gelişen dünyaya zaman zaman ayak uydurmakta ve bazen de kabullenmekte güçlük çekiyoruz. Gelecek planları, stres, kariyer hedefleri ve daha birçoğu endişemizi yoğun yaşamamıza sebep oluyor. Doğamız gereği kendimizi güvende hisstemek isteriz ancak hissedemezsek beynimiz bu durumlara birtakım doğal tepkiler verir. Her insan biriciktir, herkesin yaşam deneyimleri farklıdır, tam da bu sebeple verdiğimiz tepkiler bir başkasından çok
farklı olabilir.
Korku dediğimiz duygu bize atalarımızdan mirastır ve yaşamımız için hayati değer taşır, tehlikeyi haber verir, somuttur, nesneldir ve sebebi bellidir, akut (aniden gelişen ve kaybolan) bir durumdur, 'o anda' yaşanılır ve tehdit geçtiğinde kaybolur.
Anksiyetenin normalliğini anlayabilmemiz için yaşanılan durumla verilen tepkinin orantılı olup olmadığına bakarız. Ankisyetede verilen tepki özneldir, yaşanılan olayla orantılı değildir hatta bazı durumlarda ortada gözle görülebilen belli bir olay dahi olmaz. Anksiyete korkunun aksine kronik yani süregelen bir durumdur. Tehlike beklentisidir, nasıl veya ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve hatta belki de gerçekleşmesi muhtemel dahi olmayan durumlara karşı duyulan yoğun endişedir. Kişi için nedeni belirsiz ya da tartışmalıdır. Ancak anksiyetinin temel nedeni bastırılmış, reddedilmiş veya zamanında yaşanmamış duygulardır. Yok sayılan duygular kişinin normal zamanda bile kaygılı hissetmesine sebebep olur. İlgili detayları Duyguları Kabullenmek: Kabul ve Kararlılık Terapisi başlıklı yazımızda konuşmuştuk.
Anksiyete yaşayan bireylerde bazı belirtiler görülür bunlar: Sinirlik hali, konsantrasyon bozukluğu, uyaranlara hassasiyet, kalp atışının hızlanması, nefes almada güçlük ve hızlı nefes alıp verme, mide bulantısı, baş dönmesi, baş ağrısıdır ve ağız kuruluğu. Anksiyete atağı yaşan kişiye yaklaşırken oldukça hassas olmak gerekir "Sakin ol", "Fazla abartıyorsun" gibi cümleler yarardan ziyade zarara neden olacaktır. Kaygı yaşayan kişinin yanında sakin kalmak, onu anladığınızı belli etmek ve yanında olduğunuzu hissettirmek oldukça önemlidir.
Kaygılı hissetmek insanın doğasında vardır bu sebeple kaygılanmayın, stresi hayatınızdan çıkarın gibi imkansız cümleler söylemek yersiz olacaktır. Burada önemli olan kaygıyı yönetebilmektir. Yapılan çalışmalar sonucunda sağlıklı beslenme, nefes egzersizleri, meditasyon ve yoganın kaygıyı azaltmada olumlu etkisi olduğunu görülmüştür. Yukarıda da söylediğimiz gibi her insan faklıdır bu sebeple herkese iyi gelen yöntemler de farklı olacaktır kendinize iyi gelen baş eteme stratejileri bulmalısınız. Anksiyete işlevselliğinizi etkileyecek düzeydeyse mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.
KAYNAKÇA
Özakkaş, T. (2014). Anksiyete Bozuklukları ve Tedavisi. Psikoterapi Enstitüsü Yanınları, No:2
Şahin, M. (2019). Korku, Kaygı Ve Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları. Avrasya Sosyal Ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 6(10), 117-135.
Yorumlar
Yorum Gönder